Göbeklitepe’nin Çözülemeyen Sırrı ve Büyük Gizemi

Göbeklitepe’nin Çözülemeyen Sırrı ve Büyük Gizemi

Şanlıurfa’nın 18 kilometre kuzeydoğusunda Örencik köyü yakınlarında yaklaşık 12 bin yıl öncesine tarihlenen bir kült merkezi var. Adı Göbeklitepe.

1995 yılında bir çiftçi tarafından tesadüfen keşfedilen bu gizemli kült merkezi dünya mirası listesine eklendi. Tüm dünyanın dikkatini kendi üzerine çekti ama sırrı hala tam olarak çözülebilmiş değil.

Göbeklitepe’yi tam anlamıyla gün yüzüne çıkaracak kazıların 150 yıl daha sürebileceği konuşuluyor ve Göbeklitepe’nin gizemi insanlık tarihini baştan uca adeta silkeliyor ve çok önemli bir sırrı itinayla saklıyor. 

Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından 1994 yılında resmi olarak keşfedilen Göbeklitepe’de en çok ilgi çeken kısım T şeklindeki sütunlar.

Arkeologlar, 3 ila 6 metre yükseklikte olan bu sütunların stilize edilmiş insanları simgelediğini belirtiyor. Çünkü bazı sütunlarda insan ekstremiteleri yani kol ve bacak betimlemeleri yer almaktadır. 

2019 yılı Göbeklitepe Yılı ilan edildi ve henüz çok az bir kısmı gün yüzüne çıkartılabildi.

Dünyanın bilinen en eski tapınağı olarak kabul edilen ve bu açıdan bakıldığında çok önemli bir kült merkezi olan Göbeklitepe için “Dinin Doğduğu Yer” ve “Cennet Bahçesi” tanımlamaları da kullanılıyor.

Kazı çalışmaları devam ederken insanlık tarihinin bilinen en eski tapınağı olan Göbeklitepe, yaygın bir kanıyı da yıktı.

12 bin yıl önce inşa edilen Göbeklitepe keşfedilene kadar din kurumlarının insanoğlu yerleşik hayata geçtikten sonra oluşturulduğu fikri yaygındı.

Göbeklitepe’nin yaşının 12 bin, insanoğlunun yerleşik hayata geçişinin ise 10 bin yıl önce olduğu göz önüne alındığında Göbeklitepe’nin gizemi daha çarpıcı şekilde ortaya çıkmaktadır. Yanında ve yakınında herhangi bir yerleşim yeri olmaksızın sadece ibadet için inşa edilmiş bu merkez, tarih akışını baştan sona değiştirmektedir. 

Unesco dünya mirası bünyesinde yer alan bu gizemli ve çekici bölge insanlık tarihindeki akışı ve arkeoloji bilimindeki tüm zinciri alt üst ederek bir anlamda ezber bozdu.

Gizem dolu hikayesi ve çözülmeyi bekleyen sırları ile Göbeklitepe tüm dünyanın ilgisini çekmeye devam ediyor.

Müzedenal.com sitesinde yer alan Göbeklitepe stel heykel örneğini satın alarak bu gizemi evinizin en özel noktasına taşıyabilirsiniz. 

MÜZEDENAL BLOG

Aşk ve Savaşla Örülmüş Bir Efsane: Truva Efsanesi

Truva Efsanesi, mitoloji denildiğinde ilk akla gelen efsanelerden biridir. İçinde aşk olan, büyülü ve sürükleyici bir efsane üstelik... Adını sık sık duyduğunuz, filmlere konu olan Truva Efsanesini gelin yeniden hatırlayalım.

Antik Dönem’in en çarpıcı destanlarından olan İlyada Destanı’nda Truva Savaşı çok detaylı şekilde anlatılır. Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı, Yunanlar ile Truvalılar arasındaki savaşı anlatır. 1868 yılında Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarılan Truva kentinin de böylece mit değil gerçek olduğu da kanıtlanmıştır. 10 yıl süren Truva Savaşı’nın sadece 51 gününün anlatıldığı İlyada, sürükleyici dili ile de dikkat çeker.

Müzedenal sitesinde  yer alan Hatice Gökçe Truva Koleksiyonu ile bu çarpıcı efsaneyi daima yanınızda taşıyabilirsiniz. 

En Güzele…

En çarpıcı sahnelerden biri bu cümlenin ekseninde döner: En Güzele… Tanrı Zeus, Nereus’un kızı deniz tanrıçası Thetis ile Peleus’un düğününe nifak tanrıçası Eris’i çağırmaz. Onun dışında kalan tüm tanrı ve tanrıçalar düğüne davet edilir. Nifak tanrıçası Eris, Zeus’a duyduğu kızgınlığın acısını bir elma ile çıkarmak ister ve üzerine “En Güzele” yazdığı altın elmayı ortaya atar.

Tanrıçalar Hera, Athena ve Aphrodite elmanın kendilerine atıldığını düşünür ve kavgaya tutuşur. Zeus bu anlaşmazlığın çözülmesi için hakem olarak Paris’i tayin eder. 3 tanrıça Paris’e kendini seçtirmek için vaatlerde bulunur. Hera sonsuz güç ve kudreti, Athena başarı ve zaferi, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınının aşkını vadeder.

Tarihe Işık Tutan Troya Müzesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Müzeler tarihte yaşanmış ve dünyanın seyrini değiştirecek pek çok olayın, gelişimin, buluşun, keşif ve icadın; kısacası hayata ait tüm dönem ve dinamiklerin toplumların üzerinde ve yaşamlarında yarattığı etkilerin materyallerini muhafaza eden kurumlardır.

En önemli özellikleri ise geçmişle bağ kurulmasını kolaylaştırmak ve böylelikle bugünün daha iyi anlaşılmasına zemin hazırlamak olan bu kurumlar geçmişe bakarak geleceği planlama ve şimdiki zamanı daha iyi kavrama yolunda da en önemli kılavuzlardır.  

İşte bu müzelerden biri de Troya Antik Kenti’ne dair buluntuların sergilendiği Troya Müzesidir. Tarihsel süreçte çok köklü bir yeri olan Troya, bu müze ile kendi kadim tarihinin özetini de çıkarmaktadır. Bünyesinde restorasyon laboratuvarları, 2 bin metrekarelik depo alanı, hem geçici hem de daimi sergi alanları, kafe, restoran ve dükkanlar yer almaktadır.

Çanakkale’ye bağlı Tevfikiye köyü sınırları içinde yer alan Troya Müzesi UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilen Troya Antik Kenti girişinde yer alır. 2014’te yapımına başlanan müze 10 Ekim 2018‘de hizmete açılmıştır.

Müzeye gidildiğinde ilk göze çarpan detay duvarlardaki Troya katmanlarıdır. Troya Antik Kenti’ne ait yontular, mezar taşları, fotoğraf ve diğer materyaller yardımıyla Troya kenti hakkında bilgi edinmek mümkündür.  

1 2 3 .... 8 9 10
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.